Meis Adası: Yakın, Güzel, Lezzetli
Burnumuzun dibinde Meis. Hayat yavaş akıyor burada. Ne güzel… Sessiz, sakin, dingin bir tatil için fazla söze gerek bırakmıyor. Yunan Adaları'nın tamamında olduğu gibi deniz ürünleri de olağanüstü nefasette. Bir de insanları öyle tatlı ki...
- Ufuk Kaan Altın
II. Dünya Savaşı sırasında askerden başka her şeye benzeyen bir grup İtalyan askerin başından geçenleri anlatır unutulmaz "Akdeniz/Mediterraneo" filmi. Hemen yanı başımızdaki Meis Adası'nda (Kastellorizo ya da Megisti) geçer yapım. Biz Türklerin de, doğal olarak İtalyanların da ilgisi büyük ölçüde buradan gelir zaten. Meis, Yunan Adaları'nın en şirini bana göre. Bir kere hiç dönmek istemiyorsunuz. Hava güzel, su güzel, balık bol, rakı da var her yerde. Daha n'olsun, değil mi?
Göz açıp kapayıncaya kadar
Baştan alalım biz yine de. Meis, Türkiye'ye mesafe olarak en yakın Yunan adası. Kaş'ın tam karşısında, yüzerek bile gidebilirsiniz... "Yüzmem" derseniz (!) her sabah feribot kalkıyor. 25-30 dakikada karşıdasınız. Küçük bir liman karşılıyor sizi ve sıra sıra dizilmiş kafe ve restoranlar...
Gerçek dost Mihalis'e selam olsun
1 günden fazla kalıyorsanız eğer ilk akşam bence adanın en güzeli Alexandra'nın Yeri'nde (Alexandra's) mola verin, pişman olmayacağınızın garantisini veriyorum.
Diyorlar ki internet sitelerinde "Klasikleşmiş 'balık lokantası' anlayışından uzak, yepyeni bir konseptle müşterilerini 1960 yılından bu yana ağırlamakta olan Alexandra, gerek mütevazı atmosferi, gerekse servis sırasında birbiri ardınca sıraladığı değişik mezeleriyle hizmetine artan bir heyecanla devam etmektedir." Doğru söze ne denir? Ben o heyecana ve sevgiye tanıklık etmekten hoşnudum.
Caretta carettalarla yemek keyfi
İşin başında Mihalis var, mutfaktaysa annesi. Mihalis, tatlı diliyle, genç yaşına rağmen kalenderliğiyle fark yaratmayı başarıyor. Bir kalamar dolma yiyoruz; bizde böylesini bulmak neredeyse imkansız. Yapması da zor, kalamarın bu kadar tazesini bulmak da maalesef. Ahtapot ve kılıç ızgara da ayrı nefasette. Yanında rakı da var. Kaş'a dönmek üzere yola düştüğümüz gün, öğle saatlerinde restoranın önünden geçerken alıkoyuyor bizi. “Bırakmam" diyor Mihalis. Bir de meze tabağı hazırlıyor, değmeyin keyfimize. Akşamı kısa geçtim, dev bir caretta carettanın attığımız ekmekler, patatesler ve bilumum deniz ürününü aheste aheste mideye indirip bize eşlik ettiğini söylemeliyim. Limanın içinde deniz bu kadar temiz...
Adanın en lüksü ama...
Günü böylece devirdik, ertesi gün sıra, adanın en lüks ve en eski restoranlarından Lazarakis'te. Lüks dediğime bakmayın. Diğer restoranlardan ayrılan yanı, adanın en güzel yerinde konuşlanmış olması. Cacıki, patlıcan kızartması, ahtapot ve kalamar ızgara, çimçimden çok daha ufaklarından yaptıkları Simi usulü karides ve Grek salata eşliğinde kendime küçük bir ziyafet çektim, rakıyı da unutmadım tabii. Her şey taze, her şey leziz.
Makul fiyatlar, güzel hizmet
Yukarıda Alexandra'nın fiyatlarından bahsetmeyi unuttum. Tam rakam vermektense makul bulduğumu söylemeliyim hesabı. O lezzetler için sonuna kadar değiyor. Lazarakis ise, adadaki diğer restoranlardan bir tık daha pahalı. Ama sadece bir tık... Korkunç rakamlar gelmesin aklınıza. Zaten sahibi Yorgo'nun samimiyeti, arayı kapatmaya yetiyor da artıyor bile...
Dönüş hüzünlü ama nasılsa yanı başımızda
İşte dönüş yolundayız. Feribot, her akşam saat 4'te Kaş'a hareket ediyor. Usta bir ressamın hünerli fırça darbelerinin eseri gibi Meis. Bu güzelliği arkada bırakmak hüzün veriyor ama nasıl olsa yanı başımızda. Sizi ve beni bekler değil mi?
Fotoğraflar: Süha Derbent
Alexandra's
Adres: Liman içi, MeisTel: 00 30 22460 49019www.alexandrasrestaurant.net
Lazarakis
Adres: Liman içi, MeisTel: 00 30 22460 49370